20 Ara 2011

Kıskançlık Üzerine Düşünceler


Kıskançlık kötüdür, kıskançlık yapan da cinsiyetinden bağımsız bir şekilde göttür! 
Bilmem anlatabildim mi?


                   Bu arada yeni yıla nasıl giriyorsunuz panpalar? Planı olan varsa yedeğim yapabilirim zira yeni          yıla eski sovyet ülkeleri uyruklu bir kaç arkadaşımla güncel meseleleri tartışarak girmeyi planlıyoruz. Whaduuuup? Rusça çoooğönemli dil valla yea. Hadi ben gittim. İşim var. Siz de dağılın, tükkanın önünü kapatmayın, mal gelecek mal. Da, vodka.

14 Ara 2011

Yine De Oynar Mıyım Seninle?


Su olsan ateş olsan
Göklerdeki güneş olsan
Konuşmasan taş olsan
Yine de oynar mıyım seninle?

Sayılmasan kaç olsan
Topraktaki güç olsan
Aptal gibi suç olsan
Yine de oynar mıyım seninle?

Seninleeee oynar mıyım? Tabiki hayır salak!

12 Ara 2011

Bir frtncr™ Kolay Yetişmiyor Hanım!




Sizlere uzak uzak diyarlardan sevgi dolu cümlelerimle geldim demek isterdim fakat şu henüz dün bitirdiğim 24. yaşım içerisinde uzaklara gidemedim, poff. Gittiğim en uzak yer Angaraydı yani o kadar diyorum. Peki neler yaptım şu 24. yaşım içerisinde sorarım kendime?
Efendim biliyorsunuz 10 Aralık’ta doğan ender şahsiyetlerden biriyim, beni bu özel günde doğurduğu için öncelikle canım anneme teşekkürü bir borç bilirim ve karşılık olarak kendisinden gelecek ‘Aman benim canım oğluum, aman benim yakışıklım, dünyalar kurban olsun sana’ lafları için de ortalama bir Karadenizliden pek daha hacimli ve kemerli burnumu tee fezalara kadar kaldırırım. Gençler size bir sır vereyim mi, annem beni hiç böyle övmedi lan. Hatta pek övmedi desem de yeridir. Hatta kimse beni böyle övmedi amk, sadece valide sultan değil. Ben de çareyi ‘lan madem kimse beni övmüyor, kendi kendimi öveyim belki inandırırım bazı kişileri’ demekte buldum. Biliyorum çok ezik bir durum, ne yapalım işte, buraya ne yazıldıysa o!
23’ü bitirip 24’e girme şenliklerinde baya bir eğlendikten sonra işler sarpa sardı ve bir süre bildiğiniz boka bulaştım, öyle böyle değil yani. Lost bile bu kadar bozmamıştır .mına koyim. Ne yaparsınız kader kısmet, tuvalet bekçiliği yaparsan boka da bulaşırsın çişe de sevgili benliğim! Bir kaç hafta sonra ‘Yok artık LeBron James, afedersin de skerler yani’ diyene kadar da bu durum böyle devam etti gitti. Sonra da hohohoo bitti. Bitti diye sevindik de akıllandık mı peki? Yok anacım, gittik çocuk bahçesine daldık bu sefer de. Neyse ordan da bir şekilde kurtardık paçayı. Benim esas geleceğim kısım reklamlar, bugün bir TV kanalı parayı reklamdan kazanıyor bebeğim, e ben de TV gibi çocuğum öyleyse reklam yapmalıyım. (Şu çıkarsamalarıma bayılıyorum yea)
Zamanlardan tecrübe kazanmak için işe girmemin bir kaç hafta sonrası, enerjik 10 kadar gönül dostuylan Büyükada yollarına koyulduk, enerjiğiz ya illa ki kaşınıyoruz dedik bisiklet kiralayalım. Fikir kimden çıktıysa ağzına zıçaym! Evet o benim hohoho. Kiraladık bisikletleri fakat ben iki dakikada bayıldım efenim. Bildiğiniz anlık bilinç kaybı, yüzde sararma, görülen beyaz ışık bir nevi ‘Let the Angels Guide You’ moduna soktu bizi. Aranıza geri döndüğümü benim çok sevgili psikopat arkadaşımın ‘Anaaa herif öldü lan galiba’ seslerini duyduğumda anlayabildim. O gün işte bir milattı. Dedim ki, güzel insan, sevgi kelebeği, genç kızların sevgilisi (evet Cougar takılmıyorum) hayatta ikinci bir şans verildi sana, ye dua et sev. Ben naptım peki? Hay skiim yeni paragrafa geçmek istedim tam şu an. Edebi açıdan yazının tüm akışını mahvedecek olsa bile, amaaaan siz biliyor ben canım ne isterse onu yapar.
Eveeet nerede kalmıştık? Troll’e bağladık amk gene, o bi film ismi olm. Hem ben dua etme kısmında da pek yetenekli değilim işin açıkçası. ‘Fakat ne yaptın kuzum, anlatsana neler oluyor yahu!’ dediğinizi duyar gibiyim, sizi merakta bırakmadan söyleyeyim, işi bıraktım ve bir bisiklet sahibi oldum. Burdan bakınca evet biraz ‘aklını skiim’ gibi duruyor ama öyle değil işte, bi bekleyin yargılamadan önce yea. Hem only god can judge me diyorum ve bu yaratıcılığımı yazacağım kitabı ‘Let there be lights’ diyerek başlatmak suretiyle taçlandıracağım. Veee ben, frtncryeni bir başlangıç yaptım ve dönüp arkama bile bakmadım. 3 ay sonra ne oldu peki? Gençler artık 2 dakikada bayılan bir public figure yok karşınızda, bir seferde 45 km. bisiklet basıyorum(biz baykırlar böyle konuşuruz taam mıaaa!) ve yorulmuyorum bile. Hoh çok havalıyım.
Dönelim bayılma mevzusuna, hacı beni ambulansa attılar ve bu sayede bir çoğunuzun ulaşamayacağı bir mertebeye ulaştım, adada arabaya bindim leaaaan. Hohohoo! Fakat bu sevinç uzun sürmedi, doktor amcamızın ‘Yakışıklı evladım, 6 milyarda bir görülen bir durumla karşı karşıyayız, üzgünüm ama çok az bir süre ömrün kalmış, bu süreyi anakaraya ayak basıp Hilal Cebeci ile fanfinfon yaparak geçir’ demesini beklerken bana ‘Bayılmışsın, korkulacak bir durum yok, git tahlil yaptır, soran olursa Senkop diye bir şey olmuş dersin’ dedi. Lan olm ben de biliyorum yani bayıldığımı, thank you! (Sinirlenince hep İngilizce konuşurum) Senkop da zaten bayılmanın tıp dilindeki adı sen kimi kandırıyon kimi! Fikirtepe çocuğuyum yığarım bizim kaaveyi buraya hea diyesim geldi de aman dedim deymez. Sen bana laik değilsin...
Ancak çok akıllı olanlarınızın anlayabileceği gibi, evet yeni hobim bisiklet. Peki yalnızca bir yeni hobim mi var, nayn! Bir enstrüman çalmaya başladım artık ve kendisini çok sevdik. Evin baş köşesine koyduk. Acaba nedir nedir diye sormayın, daha erken. En az bir parçayı tamamiyle çalabilmeliyim ki ardından söylemeliyim. Çok da prensipliyimdir.
Artık çok geç olmuş gençler, biliyorum deliler gibi frtncraşeriyorsunuz fakat ben yatıyorum yea, malum 6’da uyan filan. Profesyonellik benim göbek adım.
Haydi nice yıllar bana, vay size vaylar da size; ne yaparsınız hayat müşterek.