Bir concon vardı zamanın birinde... Kimseyi sallamazdı, büyüktü kocamann birisiydi; aslında herkesin kendisi hakkında ne düşündüğünü merak eden.
Bir concon vardı... Kendisini hiçbir konuda yeterli görmeyip, saldırırcasına bir şeyler öğrenme peşinde olan ve fakat aynı zamanda hiçbir kimseden yardım istemeyecek kadar kendine güvenen, kibirli..
Bir concon vardı;iyi, kötü. Concon güzel, concon çirkin. Sevimliydi aynı zamanda itici. Kibar ve fakat kaba saba.
Kimi hikayemizin kahramanı concon kişisinin iyi yanını görürdü, kimisi kötü yanını. Kimse merak etmedi neden kötü yanını gördüğünü conconun, kötüsün işte dedi o kadar. Aydınlıklar senin neyine, karanlıkta yaşa ve orada kal.
& & &
Ah be concon, geçen zaman içinde çok düşündün başkaları seninle ilgili ne düşünüyor diye. Öyle ki zaman zaman yaşamının akışını dahi değiştirmeye teşebbüs edip... Değer miydi peki? –“Değerdi tabi ya; değerdi ama zamanında. Gelgelelim artık zamanı geçti.” Tüketim toplumunun bayrak taşıyan fertlerinden biri olarak, değenleri tükettin, yer yer değerleri de...
Peki concon, acı olan ne öyleyse? –“Senin, yüzlerine bakarak bir sıcak gülümsemeyi paylaşmak istediklerinin, seni görünce kafalarını bile kaldıramamalarını görmek. Ortadoğu ve Balkanların sevdiklerine karşı en sıcak kanlı insanı değil miydim ben? Niye dönüp bir selam bile veremesinlerdi ki?”
Peki nabıcaz biz seninle concon?- “Bugün buradayım, yarın da istediğimi yapıcam, bu çok açık; eğer istemediğimsin demekte ısrar ediyorsan sahip, otu çekince gördüğün tavşanı izle. Tavşan iyidir, tavşan güzel... Tribimsin deyip arabeske bile bağlayabilirsin belki olayı. Hatta şirinler bile görülebiliyo trip anında, inan bana...”
& & &
Ve saat melankoliyi 5 geçerken... Elveda kış, hoş geldin bahar. Çiçek açmanın zamanı geldi hepimiz için. E haydi o zaman, ne duruyoruz?