21 Ağu 2011

Yeniden Dizayn Edilmek İstenen Beyoğlu





Tıpkı bir M.F.Ö şarkısı gibi, ‘Nasıl anlatsam, nerden başlasam?’ bilemiyorum. Hiç yaşamak istemediğimiz durumlar gelip bizleri buluyor ve sadece bakıp, ‘acaba bir sonraki ne?’ diyebiliyoruz. Bu kadar alıştık, bu kadar kabullendik vahşileşen düzeni.
19 Ağustos gecesi geceyarısına yakın bir zamanda ‘acaba kalabalık mıdır?’ diyerek merak edip gittiğimiz Kuledibinde yaşadıklarımız sanki son 9 yıldır yaşadıklarımızın kısaltılmış bir türevi gibiydi. Bu yazıda kesinlikle ‘İslamcılar bizlere saldırıyorlar, laiklik elden gidiyor’ çığırtkanlığı yapmak istemiyorum zira sanırım hepimiz hemfikiriz ki bu adamlar tüm vandallıklarıyla geldiler, gelmeye devam ediyorlar ve hatta gelecekler. Bizler de öylece oturup seyredeceğiz…

Kuledibi’ne vardığımızda bir grubun polislerle hararetli bir şekilde konuşma-tartışma arası bir münasebette bulunduklarını gördük ve merak edip yanlarına gittik. Gruptan bir kişi, polislerin amiri konumunda olduğunu düşündüğüm takım elbiseli bir kişiye polislerin tutumunun sertliğinden şikayet ediyor, polislerin takındıkları bu yanlış ve sert tutumun onları daha da tepki gösterir bir pozisyona ittiğinden yakınıyordu. Ardından şaşırtıcı bir şekilde polis bir kaç dakika içerisinde alanın dışına çıkarak kalabalığı uzaktan izlemeye başladı. Bu beklemediğim polis hareketi açıkçası takdirimi toplamıştı ve ‘sonunda insanları anlayabilen memurların iş başında olmalarının’ sevincini yaşamıştım.

Duruma tek taraflı bakmanın yanlışlığını bilerek her iki tarafın da savunduklarını paylaşmak istiyorum ki aksi çok yakışıksız olur. Kuledibi sakinleri huzurlarının bozulduğundan, gürültü yüzünden gece boyunca uyuyamadıklarından, bazı kendini bilmezlerin apartmanların bahçelerinde ve açık buldukları giriş kapılarının içlerinde bazen tuvalet ihtiyaçlarını giderdikleri, bazen de işi azıtarak cinsel ilişkide dahi bulunduklarını ve bunun kabul edilemez bir durum olduğunu savunuyorlar ki kesinlikle haksız olduklarını düşünmüyorum.

Yıllardır İstanbul’da yaşarım, açıkçası Galata Kuledibinde ilk kez on gün kadar önce oturup arkadaşlarımla bir kaç yudum içki içtim. Ortamın samimiyetini görüp o kadar beğenmiştim ki geçtiğimiz cuma akşamı bir arkadaşımla birlikte yine oraya gittik. Yukarıda belirttiğim gibi önce grup ile polisler arasında geçen o konuşma ve ardından polisin alandan ayrılması. Her şey güzel, banklardan biri de boşalmış mis gibi yeri de kapmış sohbetimize devam ediyorduk… Bir de ne görelim? İçki içen grubun içinden kendini bilmez iki kişi birbirleriyle önce dalaşıp ardından kavga etmeye başladılar. Bu yazıyı esas yazma nedenim olan polisin o an ne yaptığına değinmek istiyorum şimdi de sizlere. Kavga çıktı dedim fakat sadece iki kişi kavga ediyordu, yeteri kadar büyük bir kavga değildi ve polis bu yüzden müdahale etmedi. Sanki gerginliğin büyümesini bir fırsat gibi sayıp, alanı boşaltmalarına sebep olacak bir vesileymiş gibi gördüklerine şüphem hiç ama hiç yok. Bildiğim kadarıyla polisin görevi insanların can ve mal güvenliğini sağlamaktır değil mi? Amaçlarına uygun bir şekilde bir kavganın büyümesini bekleyerek tüm meydanı boşaltma çabası bildiğim kadarıyla polislik vazifelerinden her hangi biri değil…

Ardından istedikleri oldu tabi, hem kalabalık dağılmaya ve alanı terketmeye başladı hem de kavga eden grubun hacmi biraz daha arttı ya da artmış gibi görünmeye başladı, birden Türk Polisi’nin aklı başına geldi ve ‘Evet arkadaşlar alanı boşaltıyoruz’ nidalarıyla bir anda aramıza daldılar. Burada fiziksel bir saldırıdan bahsetmiyorum ve ayrıca polis tarafından yapılmış fiziksel bir müdahaleye uğramadığım gibi uğrayanı da göremediğimi belirtmek isterim…

Meydanın içinde dahi olmayıp kenarda her yurttaşın vergi vererek hakettiği ‘açık alanlarda bulunan banklara oturmak’ hakkından yararlanmamıza polis müdahale etti ve emir gereği alanı boşaltmak zorunda olduklarını söyleyerek bizleri de alandan çıkarmak istediler. Tabi ki serserilik yapıp polisin üzerine yürüyecek halimiz yoktu ve alanı terkedeceğimizi fakat bu yaptıklarının mantıklı bir iş olmadığını anlatmaya çalışıyordum ki uzun cümleleri yorumlama güçlüğü çektiğini anladığım zavallı bir polis memuru bana amiyane tabirle ‘kışkış’ çekti. Dişlerimi gösterince de ‘‘Peki buyrun beyefendi’ye’’ çevirdi hitap şeklini fakat samimiyetsizliği sinsi suratından rahatlıkla anlaşılabiliyordu…

Toplumumuzda genellikle yaşanan bir durumdur ‘Pire için yorgan yakmak.’ Ne yazık ki Beyoğlu bölgesinde pire için yorgan yakılıyor son zamanlarda. İlk olarak Asmalımescid bölgesinde başlayan ve alkollü içki servisi yapan mekanları hedef alan operasyonlar, ardından tüm Beyoğlu’na ve bugün öğrendiğim kadarıyla Ankara’daki bazı bölgelere de sıçramış durumda. Tekrar ediyorum, sözünü ettiğimiz bölgelerde yaşayan insanların doğal haklarının gaspedilmesine kimse göz yummamalı; okuduğum kadarıyla Asmalımescid bölgesinin şimdiki kadar popüler bir eğlence merkezi olmadığı yıllarda burada bir sanat atölyesi açan Apartman Projesi’nin son bir kaç yıldır sergi açmasına komşu mekan tarafından engel olunuyor ve atölye yöneticileri tehdit edilerek vazgeçirilmeye çalışılıyormuş. Her fırsatta savunduğumuz ‘Hukuk Devleti’ ise ne yazık ki bu duruma çare olamamış ve duruma seyirci kalmıştır. Çıkıp da hiç bir yetkili kurum ya da kişi bu mafya bozuntusu insanlara patronun kim gösterememiştir…

Diyorum ya her iki tarafın da haklı nedenleri var ve orta yol bulunamayacak gibi değil bence. Bu yapılanları, her gün değerlerine saldırıda bulununlan bir kesimin mensubu ya da yakın bir izleyicisi olarak görmekle birlikte, haklı nedenlerinin de olduğunu görmenin ve bu nedenleri meydana getiren hukuksuzluğun, düzensizliğin savunucusu olmaktan imtina etmenin gerekliliğinin altını kalın çizgilerle çizmek istiyorum. Asıl amacım polisin tutumunu sizlere göstermek ve polis bu işe el atmasa da taraflar aralarında anlaşarak bu sorunu halletse demektir, başka bir şey değil. Bu arada geçtiğimiz aylarda Tophane’de bir sanat sergisi açılışında içki içiliyor gerekçesiyle yapılan eli sopalı rezil saldırının bir benzerinin de Galata Kulesi çevresinde oturup, içki içip şarkı söyleyen kesime karşı da aynı şekilde planlandığı gibi duyumlar alıyorum, herkes dikkatli olmalı…

Değinmeden bu yazıyı bitirmek istemediğim bir konu da şu: Efendim bu bölgelerdeki emlak fiyatları seneler önce pek de yüksek değildi ve özellikle Asmalımescid civarında, şimdi kötü çocuk ilan edilerek hadleri bildirilmek istenen mekan sahiplerinin yaptıkları yatırımlarla oralara çektikleri insanlar sayesinde odak merkezi olan bu bölgedeki güncel emlak fiyatlarının geçirdiği evrime de dikkat edelim. Hem ‘yok paraya’ aldığımız yerlerin değerlerini her geçen gün katlamasını görüp avuçlarımızı ovuşturacağız, hem de artık bu eğlence mekanlarının buralarda yerlerinin olmadığını savunacağız… Hiç de inandırıcı olmuyoruz değil mi? Zira Londra’da Soho ve özellikle Dublin’de Temple Bar bölgesini bilen biri olarak buralarda yaşayan insanların – ki hemen hemen tüm mekanlar hotel, hostel, bar ve gece kulübü olmuş, mesken izni verilmiyor artık bu bölgelerde- kalabalığın yaptığı taşkınlıklara alışmış ve mümkün olduğunca uzak durmaya çalışan insanlar olduklarını belirtmek istiyorum. Ayrıca Asmalımescid’de de mesken izni verilmiyor fakat bu durum insanların home-ofislerde yaşamasını da engellemez değil mi?
Yazımı, her geçen gün kendisine verilen ‘Devrim Muhafızlığı’ görevini şiddetini arttırarak ifa eden Türk Polisine mesaj vererek bitirmek istiyorum. Ey Türk Polisi! Korumakla mükellef olduğun halkı kendinden nefret ettirerek, sağduyudan uzak verdiğin kararlarla derebeyliğini ilan etmek senin görevin değildir ve bunlara karşı bizleri korumak senin en temel vazifendir.
Uzun yazarak sizleri sıkmış olabilirim, bunun için özür dilerim fakat durum birkaç satır ile geçiştirilebilecek noktayı çoktan aşmıştı.

Sevgi ve saygılarımla.

2 yorum:

  1. aslında bu son olaylar taksim için, beyoğlu için bir dönüm noktası olabilir. belki de istanbul'u istanbul yapan önemli bir nokta. esnaflar olsun, vatandaşlar olsun toplu hareket ederse bence çözülebilir bu problem. yoksa hakikaten artık "taksimde buluşalım" lafı yok olup gidecek..

    YanıtlaSil
  2. Güzel ve özenli hazırlanmış bir blog. Başarılarının devamını dilerim.

    YanıtlaSil