4 Ağu 2011
I Love Düz Hesap
Halk arasında Düz Hesap olarak adlandırılan durumlar genelde bir kişinin, oluşan koşullar üzerine kabataslak ve gerçek sonuçla çok da ilişkili olmayan sonuç öngörülerinde bulunması durumudur. Kağıt kalem almak zor gelir, tahminde bulunuruz filan. Mesela ben Fenerbahçe hisseleri hepimizin bildiği operasyonun yapıldığı haftadan sonra ilk güne %20 artışla başlar demiştim, %19.8 arttı. (Çoğ üzülüyom ben kendime yea.)
Yine böyle düz hesap yapasımın geldiği anlardan birinde aklıma ne gelse ne gelse de bir düz hesap faciasına daha imzamı atsam diye düşünürken ilk anda kafamda öncelikle beliren her ne hikmetse Kürşad ve 40 Çerisi oldu. Bilmeyenleriniz için söylüyorum, Kürşad ikinci Göktürk Devletinin kurulmasına kadar uzanan yolda ilk taşları döşeyenlerden biridir ve hikayesi kimse kusura bakmasın ama doğruluğundan çok şüpheli olduğum kıçımın kenarı 300 Spartalı’nın hikayesini sker yani. Merak ettiyseniz biraz araştırın ve hakikati siz de öğrenin derim ben.
Düşünürken aklıma gelen ikinci olay da Hazar İmparatorluğu oldu. Cumhurbaşkanlığı forsunda bulunan ve tarihteki 16 eski Türk Devletini temsil eden yıldızlardan bir tanesinin temsil ettiği bir devlettir aynı zamanda. Bu devlet alıştığımız eski Türk Devlet yapısından biraz farklıdır, bilindiği gibi Türkler İslamiyet öncesi şaman geleneklerine dayalı bir inanç sistemine sahiplerdi ve İslamiyetin kabulüne kadar geçen sürede de böyle devam etti – diye biliyoruz. Burdaki farklılık Hazar İmparatorluğunun bir Yahudi-Türk Devleti oluşudur. Bazı kaynaklar yalnızca yönetici katının Yahudi dinine inandığı ve Musa’nın soyundan gelenler tarafından ‘aşağılık’ olarak kabul edilen bu insanların aslen Orta Avrupa’daki Aşkenaz nüfusunun temelini oluşturduğunu bile söyler. Bunu kanıtlayacak ne yetkinliğim ne de bilginliğim olmadığı için yalnızca size aktarmayı seçiyorum, dileyenler kaynakları araştırabilirler.
Alakasız şeyler geliyor dedim ya aklıma, sırada tarihe Vaka-i Hayriye olarak geçen Yeniçeri Ocağının kaldırılması sırasında olanlar var. II.Mahmud zamanında kaldırılan ocak, bilindiği gibi son zamanlarda fitne yuvası haline gelmiş, başta askerlik yapmaktan başka işi olmayan yeniçeriler son zamanlarında bir nevi derebeyi olmuşlardı. Neyse ki II.Mahmud önce yeniçerilerin katlinin vacip olduğunu belirten bir fetva çıkartmıştır Şeyhülislam’dan ve ardından sancağı çıkartarak dileğini gerçekleştirmiştir. Tabi bu ilk açıdan baktığımızda hayırlı olaydır lakin ardından geçen sürede istenmeyen olaylara, Osmanlı’nın askeri yetersizliği sonucu katlanılması neticesini de doğurmuştur.
Giricem lafa da bir türlü nerden başlayacağımı bilemedim. Birbiri ile alakasız fakat yine de aynı tarihin parçası olan örnekler de gösteriyor ki yüzyıllar öncesine dayanan ve her ne kadar unutturulmaya çalışılsa da halen aslanlar gibi ayakta duran bir kültürümüz var. Bunları kafatasçı bir söylem olsun diye yazmıyorum ama kusura bakmasınlar da bu ülkede bir insanın Kürt olduğunu söylerken özgürlük savaşçısı, Türk olduğunu söylerken faşist olması salaklığına artık katlanamıyorum. Yüzyıllar boyu ayakta kalmış ve üç kıtada hüküm sürmüş bir imparatorluğun ana tebası olan Türklerin kendi yurtlarında, kendi vatanlarında, kimliklerini utanarak söylemelerini amaçlayan bu sistemli propagandaya karşı farkındalık sınırlarımızı zorlamalı ve bununla birlikte, farklı kültürlere hoşgörülü ve eşit mesafede kalarak her kesimin de mutlu ve güvenli bir hayat sürmelerini, bu topraklarda barış türkülerinin söylenmesini amaçlamalıyız diye düşünüyorum. Yalnız bizimkisi o kan emicilerin ağızlarına doladıkları barıştan olmamalı.
Bize İrlanda örnekleriyle geliyorlar, efenim neymiş IRA silahları bırakmış ve işi Sinn Fein’e devretmiş, PKK da böyle yapsınmışmış. Bunların hepsi hikaye. Bir kere verilen örnekler külliyen hatalı. İrlandalıların Birleşik Krallık karşısında verdiği yüzyıllar süren mücadele ırk farkından ziyade mezhep farkından kaynaklanan, tamamı İrlandalıların vatanı olan adanın İngilizler tarafından işgal edilmesi ve bunu takiben yetişen her yeni nesil İrlandalının adalarını İngilizlerden temizleme hayaliyle geçirdikleri yıllar, savaşlar… Bu başkaldırıların en yakını ve en önemlilerinden bir tanesi 1916 yılındaki Paskalya başkaldırısıdır. Merak eden bunu da araştırabilir…
Diyeceğim o ki, tarihte 16 tane Türk Devleti kurulmuş ve çeşitli sebeplerden ötürü yıkılmış, son olarak 17.si kurulmuş. Şimdi birileri kalkmış bu ülkenin topraklarını ya da ülkenin direk yarısını istiyor diye yüzlerce yıllık tarihimizi, geçmişimizi bırakalım da anahtarı verip gidelim mi? Benim düz mantık yürütmeye meyilli mühendis kafam bunu algılayamadı, isterseniz Cem Özer beyefendiye danışalım, ne dersiniz?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder